ÜSTAD MEHMET EROL ULUTAŞ ‘AF YASASI’NI DEĞERLENDİRİYOR
CEZANIN CAYDIRICILIĞI İLKESİ KORUNARAKTA OLSA, İNSAN HAKLARINA DAYANAN BİR AF YASASI ÇIKARILMASI NE KADAR ZARURİ?.. Türkiye’de uzun zamandır çıkarılması beklenen af ve insan hakları temelli hukuksal bir değerlendirme olan olası af yasası taslakları cezanın caydırıcılığı ilkesine dayanarak yapılması bile şu an için pek tartışmalı bir sorunsalın başını çekmektedir. Şöyle ki; af yasaları, hem hukuksal hem de toplumsal açıdan geniş kapsamlı sonuçlar doğuran çok ve insanını incitmemesi gereken mühim düzenlemelerdir. Türkiye’de geçmişte çıkarılan af yasalarının pek çoğu, toplumsal barışı sağlamak; adalet duygusunu onarmak ya da cezaevlerindeki aşırı yoğunluğu azaltmak amacı ile sıkça gündeme getirilmişlerdir. Ancak demokratik bir af düzenlemesi yapılırken, temel insan haklarının gözetilmesi; adalet ve eşitlik ilkelerine uygun hareket edilmesi ve bireysel haklar ile kamu yararı arasındaki dengenin korunması ve de vatandaşını sükutu hayale upratmaması çok büyük önem taşımaktadır. İnsan hakları ekseninde Türkiye’de çıkarılması beklenen olası bir af yasasının hukuksal temelleri ve siyasi gerekliliği tartışılmaz bir şekilde yine önümüzde durmaktadır. Af kavramının hukuksal çerçevesi, net ve şüphe uyandırmaz bir şekilde insan haklarına ve de cezanın caydırıcılığı ilkesine dayanan bir biçimde halkın yararına olacak şekilde çizilmelidir. Yine bu olası af yasası kavramı, genel olarak iki türde hukuki mana da karşımıza çıkmatadır. Birincisi; genel af, yani suçu ve cezayı tamamen ortadan kaldıran cinsten; ikincisi ise de özel af olarak cezayı ortadan kaldırmadan, ancak infazı hafifletip ya da tamamen kaldırabilen cins olarak vücuda gelmektedir. Türk Hukuku’nda af, Anayasa’nın ilgili maddeleri gereği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin nitelikli çoğunluk ile kabul edeceği bir düzenleme ile mümkün hale gelebiliyor iken; ancak af yasalarının, Anayasa’nın eşitlik ilkesi ile hukuk devleti ilkesine uygun olması gerekliliğinin altı özenle çiziliyor. İşte bu noktada; insan hakları bağlamında af kedini insanını incitmeden devreye girmesi germektedir. Af düzenlemeleri; insan haklarına dayalı bir yaklaşım ile ele alındığında insan onuruna saygı ve suçtan zarar görenlerin haklarını da ön plana çıkarması gerekmektedir. Af, cezaevlerindeki kötü koşulların ve mahkümiyetin getirdiği sosyal ötekileştirmenin ortaya çıkardığı insan onuruna aykırı durumları hafifletmek için demokratik bir araç halini alabiliyor maalesef. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi amil hükümlerinde, olası bir işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında; hükümlülerin onurlu bir şekilde yaşamasını kesin olarak garanti alınmasını bir elzem olarak görmektedir. Türkiye’de ise cezaevlerindeki aşırı doluluk ve fiziksel şartlar, bu bağlamda bir af düzenlemesini maalesef zorunlu hale getirme gayesi içermektedir. İşte bu noktada adaletin yeniden tesisi için olası bir af yasasının bir zaruriyet halini alması özellikle suçtan mağdur olanlar arasında özellik şehit ailelerimizde ciddi oranda haklı bir şüphe uyandırmaktadır. Af seçeneğinin adaletin sağlanmasında yetersiz kalan yargı süreçlerinden kaynaklanan mağduriyetlerin bir nebze de olsa giderilmesine olanak tanıması cezanın caydırıcılığı ilkesi gereği kesin olarak bu noktada tartışmalıdır. Özellikle haksız yere mahkum edilmiş ya da uzun süren yargılamalar nedeniyle mağdur olan bireyler için af, hukuki bir telafi mekanizması olarak değerlendirilebilir ve fakat toplumsal adaletinde sağlanması da özellikle de şehit ailelerimizi üzmemek açısında kesin olarak dikkate alınmadı gereken bir elzemdir. İşte burada eşitlik ilkesi ön plana çıkmaktadır. Af düzenlemesi hayata geçilirken, toplumsal kesimler arasında ayrım asla ve asla yapılmaması gerekmektedir. Kesin olarak; insan haklarına dayanan bir af, suç türlerine veya failin kimliğine göre ayrımcılığa asla yer vermemeli ve tüm bireyleri eşit bir şekilde kapsayan bir musamahakar bir yapıya sahip olmalıdır. Türkiye’deki güncel durumuna ve de mevcuttaki af gerekliliğine bakacak olursak; mevcut cezaevlerindeki olası istihap haddi oranlarındaki ciddi artış affa olan gerekliliğin ana konusu yapılmamalıdır işte bu nüansta şehit ailelerimizinde üzerinde hususiyet ve hassasiyet ile durduğu cezanın caydırıcılığı ilkesi devreye girmektedir. Yakın zamandaki insan hakları araştırma verilerine baktığımızda, cezaevlerinde kapasitenin çok üzerinde hükümlü ve tutuklu bulunmakta ve bu acı durum, hem fiziksel hem de psikolojik açıdan insan haklarını maalesef olası ihlal etme boyutunu zorlamak istemektedir. Uzun tutukluluk süreleri ve bazı davalardaki adil yargılanma hakkı olası ihlalleri, hukuk toplumunda adalet algısının ve şehir ailelerimizin devletimize olan tam güveninin zedelenmesine asla yol açmamalıdır. Mevcut hukuki sorunlar ve uzun tutukluluk süreleri, Anayasamızın ilgili maddelerinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını asla ihlal etmemelidir. Özellikle; düşünce ve beyanda bulunma hürriyeti kapsamında değerlendirilebilecek olgular nedeni ile bireylere ceza verilmesi olasılığı, bireylerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında güvence altına alınan haklarını kesin olarak asla ve asla ihlal etmemelidir. Suçların kişiselleştirilmesi ilkesine aykırı olarak toplu cezalandırmalar uygulanması asla düşünülmemelidir. Türk Toplumsal barışı sağlanmadı, işte bu noktada çok ama çok önemlidir. Af, sözde kutuplaşmış toplumlarda toplumsal barışın sağlanması açısından bir araç olarak kullanılabilme özelliğine haizdir ve özellikle siyasi hükümlüler veya fikir cürumları sebebi ile ceza almış şahıslar için bir af düzenlemesi; toplumsal barış ve uzlaşmayı güçlendirebilme yolunda uzun tartışmalara toplumumuzu sürükleyebilir. Bu noktada; hukuksal af düzenlemesinin esasları Türk Toplumunun tamamını kucaklayarak ve Türk İnsanını incitmeden insan hakları temelli yapılmalıdır. İnsan haklarına dayalı bir af yasası, adalet ve eşitlik esaslarını direk olarak amasız fakatsuz bir şekilde kapsamalıdır. Bilhassa; adil yargılanma hakkı ihlalleri için af; adil yargılanma hakkı ihlallerine maruz kalan bireylerde öncelikli olarak değerlendirmeye ivedilik ile alınmalıdır. Hatta belirli suçlar için kapsam genişletilebilinir ve siyasi hükümlüler, düşünce suçluları ve ilk kez suç işleyenlerde toplumu incitmedende olsa af kapsamına alınması tartışmalara yol açacak şekilde olmamalıdır. Cezaevlerindeki yoğunluğu azaltma çabası hafif suçlardan hüküm giyenler ve belirli yaş üzerindeki bireyler için özel af düzenlemeleri yapılması tartışmalara yok açabilir; eşitlik ve ayrımcılık yasağı getirlebilir. Bu özel de, olası bir af yasası; etnik, dini, siyasi veya sosyal statüye dayalı ayrımcılık yapılmaksızın herkes için uygulanması gerekmektedir. Af yasasının olmazsa olmazı, bu nokta toplumumuzun insan haklarına verdiği değere ve etkiye bağlıdır ve de bu düzenlemenin pozitif etkileri topluma doğru bir şekilde anlatılabilmesi ile doğru orantılıdır. Cezaevlerindeki insan haklarına dayanan şartların iyileştirmesi bu işin olmazsa olmazıdır. Aşırı doluluk ve olası kötü koşullar azaldıkça, toplumun devletine olan güveni ciddi manada artacak, Türk Toplumsal Barışı ve uzlaşı sağlandıkça, birlik ve beraberliğimiz Türklük temelinde artacaktır. Af, işte olgu da seçiciliği doğurup; siyasi kutuplaşmaları sona erdirebilir. Adalet algısının da güçlenmesi ile özellikle adil yargılanma hakkı ihlal edilen bireyler için bir telafi mekanizmasının son bir hakkı olarak devreye girmiş olacaktır. Netice ile sabit olmak ile beraber, şayet; Türkiye’de oladı bir af yasası düzenlemesi, hem hukuksal hem de toplumsal açıdan bir gereklilik haline geldikçe devletin şefkatli yüzünün Türk toplumuna gösterilmesi adına, toplumsal hayata uygun kanun hükümlerini entegre edecek ve ülkemiz insani mana da daha da güçlenecektir. Bu olası düzenlemenin insan haklarına uygun olarak şehit ailelerimizi özellikle incitmeden hazırlanması mutlak olarak zaruridir. Eşitlik ilkesine sadık kalması ve toplumsal barışı sağlamayı hedeflemesi olarsk dikkate alması; insan hakları temelli bir olası af, yalnızca cezaları hafifletmekle kalmayacak; aynı zamanda adalet sistemine olan güveni yeniden inşa etmek için bir fırsat sunabilecektir. Bu bağlamda, çıkarılacak bir kereye mahsus bir af yasasının kapsayıcı, ayrımcılıktan uzak ve insan onurunu merkeze alan bir perspektifle hazırlanması hem elzem hemde zaruriyet doğurmakta ve tüm Türk Toplumu’nu kapsayıp toplumsal barışı getirmeyi hedeflemektedir. NASIL BİR AF YASASI ÇIKARILIYOR İSE ÇIKSIN, FAKAT; ÜLKEMİZ ADINA CANLARINI SİPER ETMİŞ KAHRAMANLARIMIZIN KUTSAL AİLELERİNİN HASSASİYETLERİ, ASLA GÖZARDI EDİLMESİN!.. Av. Mehmet Erol ULUTAŞ İstanbul Barosu1 No.lu Baro Üyesi