Share

ÜSTAD DEYİM KUZU’NUN KALEMİNDEN: ‘MÜKEMMEL OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİN!’

İçeride hissedilen yetersizlik duygusunun, düşük özgüvenin ve başarısızlık korkusunun gösterişli bir kılıfıdır.
Dışarıdan sağlıklı görünen birinin, iç kanama geçirdiğini fark etmemesi kadar sağlıksız bir durumdur aslında.
Mükemmeliyetçi insanlar, hayatının her alanında, kusursuzluğu hedefleyerek, en iyisi olma gayretiyle her şeyin eksiksiz ve mükemmel olmasını isterler.
Kendisini ispatlamak için azminde ötesinde, hırsla yüksek çaba gösterirler. Standartlarını ve hedeflerindeki kriterleri o kadar yüksek tutarlar ki, kendisine hata payı, yanlış yapma hakkı dahi tanıyamazlar.
Bu en iyi olma ve mükemmeliyetçilik arzusu; kişide ya ‘’başarısız olursam, rezil olursam, onaylanmazsam…’’ korkusuyla harekete geçememe, ya da bir işe yaramış hissetme ve bir şey başarmış olma hırsıyla önüne ulaşılması çok zor, büyük hedefler koyma şeklinde kendini gösterir.
Ya hep, ya hiç mantığıyla aşırı uç davranışlar sergilerler. Küçük adımlar ve küçük şeyleri başarmakhiçbir zaman ‘’başarılıyım’’ duygusu hissettirmez çünkü.
Her iki durumda da kişi baskı ve stres altındadır.
‘’En’’ ile başlayan; en iyisi olma, en önde olma, en başarılı olma, en tepede olma gibi hedeflerin altında da, bir işe kalkışmada, yeni bir şey için harekete geçme durumunda da bir iç motivasyon bulamamasının sebebi hep aynıdır.
Dış odaklı yaşamak.
Kendi hakkındaki yanlış benlik algısı ve ‘’Başkaları ne düşünür, El alem ne der?’’ düşüncesiyle oyalanmaktan, hiçbir zaman ‘’ Ben ne düşünüyorum, ne istiyorum? ‘’ düşüncesine ulaşamaz. Benmerkezine gelemez.
Başardığı şeyler, ulaştığı hedefler ne olursa olsun tatmin etmez, başarmış sevinci yaşatmaz.
İçinde kuytu bir yerde, rezil olma inancı, mahcup olma endişesi; en ufak bir kıvılcımda patlamaya hazır bir volkan gibidir. İçinden konuşan bir ses; en çokta o eleştirir kişiyi.
İç ses olarak bizimle konuşan ses kendi sesimiz midir, özümüzün sesi midir yani?
Aslında bizden bize konuşan o ses, bilinçaltı kayıtlarımızdaki birinin sesidir. O kadar yakın gelir ki, kendi kalbimizin sesi zannederiz. Halbuki ya annenin, ya babanın yada bir öğretmeninin veya biryakının sözleridir bu sesler.
‘’Senden hiçbir şey olmaz, senin harcın değil, sen beceremezsin, sen başaramazsın, sen miyapacaksın…’’ ve daha pek çok küçük gören ön yargı dolu bu cümleler , en savunmamız olduğumuzçocukluk döneminde bilinçaltının karanlık derinliklerine atılan tohumlardır.
Çocukluk döneminde her duyduğumuz söz, içine hapsolmuş bir duyguyla bağlanır bilinçaltına.
Bizim hakkımızda söylenmiş bu sözler kimi zaman korku, kimi zaman suçluluk , kimi zaman öfke ve nefret, kimi zamanda endişe duygusuyla düğümlenir şuuraltında.
Beğenilmezsem, onaylanmazsam, kabul görmezsem korkusu da; yaptıklarından dolayı eleştirilme, mahcup olma endişesi de, en derinde kendini yetersiz, beceriksiz bulup kendine derin bir öfkeduyması da; yetersizim, başarısızım inançları da, çocukluk döneminde yerleşmiş nöron bağlantılarındesenleridir.
Hata toleransı az, sabırsız, aşırı eleştiren, memnuniyetsiz ailelerde ve çevrede büyüyen çocuklarınmükemmel olmayı istemekteki amacı; en çokta onu eleştiren, olduğu gibi kabul etmeyen, aşağıçeken, çoğu zamanda bilinçsizce aşağılayan kişilere kendini kanıtlamaktır.
Mükemmeliyetçilik bir karakter özelliği değil, aşırı beklenti ve memnuniyetsiz bir ailede büyüyen böyle çocuklar için bir sonuçtur. Bu bireyler, aşırı kontrolcü ve mükemmeliyetçi davranarak aslında en doğal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyordur.
Bu bazen değerli ve yeterli hissetmek, bazen güvende olduğunu bilmek, çoğu zaman onaylanma, takdir edilme ve sevilme isteği, en çokta olduğu haliyle kabul edilme ihtiyacını giderme arzusunun dışa vurumudur.
Eğer sende mükemmeliyetçi ve aşırı kontrolcü bir yapıdaysan, bu yanının senin bir karakterinolmadığını, zihnindeki bir bilinçaltı kodu olduğunu fark et.
Farkındalık; çözümün en iyi anahtarıdır.
Sana ait olmayan ve seni yoran bu kodları fark edip ayıklamaya başladığında; yeri geldiğinde azimle ilerlenenin, yeri geldiğinde durmanın, bazen de pes etmenin aslında hayatındaki en büyük başarıların olduğunu görürsün.
Elinden gelenin en iyisi yaptıktan sonra, sonuçlar için esnek davranabilmek ve ‘’en’’ kaygısı taşımadan kendi hızında ilerlemek yolculuğun en keyifli halidir.
Hayatına baktığın pencereleri değiştirmek, manzaranı da değiştirir.
Unutma kimseden başarılı, kimseden önde, her zaman zirvede, hep en iyisi ve mükemmel olmak zorunda değilsin. Tek rakibin kendinsin ve ulaşmak istediğin her hedef senin özgür seçimin.
Hiçbir negatif inancının ve duygunun senin arkandan itmesine izin verme.
Kendi isteklerinin ışığında ilerlemekten ve yeri geldiğinde hata yapmaktan korkma. Küçük başarılarını es geçme, görmezden gelme.
Ne gördüğünü belirleyecek tek şey, nereden baktığındır.

You may also like...