ÜSTAD DEYİM KUZU’NUN KALEMİNDEN: ‘ KURBAN BİLİNCİNDE OLDUĞUNU FARK ET VE KURTUL’
Bunlara bağlı olarak ta bu dönemlerde hayata dair endişelerimiz artabilir ve korkularımız depreşebilir.
Bunların dışında eğer sen bütün aksiliklerin seni bulduğuna inanıyorsan, hep engellendiğini sürekli haksızlığa uğradığını; bütün dünyanın sana karşı olduğunu düşünüyorsan, kendini zaman zaman çok çaresiz hissediyorsan ve en çok ta kendine acıyorsan işte o noktada artık kurban bilincindesindir.
Tüm bunlara ek olarak mağduriyeti ve öğrenilmiş çaresizliği bir yaşam biçimi haline getirmiş ve kendi yaşamının sorumluluğunu almaktan uzaklaşmış bir noktadasındır.
Kurban bilinci olan insan özünde, yaş aldığı halde gerçek anlamda yetişkinliğe geçememiş bir çocuk gibidir.
Mutsuz , mağduriyetten beslenen, sürekli bir kurtarıcı bekleyen , sorumluluk alamayan , başına gelen veya gelmeyen her şeyden başkalarını suçlayan, olgunlaşamamış, büyümeyi reddeden küçük bir çocuktur.
Böyle kişiler kendi yaşam sorumluluğunu kendi alamadıkça yükleri daha da ağırlaşır, ya bir kurtarıcı bulup onun boyunduruğunda yaşamaya başlarlar ya da rahatlamak için karşısındakileri , anne – babasını, hayatı, toplumu, şartları, bir türlü kendine gülmediğini düşündüğü kaderini suçlamaya başlarlar.
En derinde kurban bilincinde olan kişi başına gelen iyi ve güzel şeyleri hak etmediğine inanır.
Mutluluk rahatsız edicidir hatta bir tehdittir bu insanlar için.
Güzel, mutlu bir olay yaşadıktan sonra hemen başına kötü bir şey geleceğini, bu mutluluk sebeplerini kaybedeceğinden korkar.
Çünkü toplumsal hafızamızda, mağduriyetten beslenen, kurban bilincindeki insanlar tarafından atılmış çok güçlü kodlar vardır.
Bunlardan bir tanesi de ‘’ Çok güldük başımıza kötü bir şey gelecek ‘’ kodudur.
‘’Coğrafya kaderdir’’, ‘’doğduğun ev kaderindir ‘’gibi pek çok negatif kod yine kollektif hafızamızda mevcuttur.
İzlediğimiz eski filmlerinden günümüz dizilerine kadar sanki hepsi bu bilince hizmet etmektedir. Dizi ve filmlerde zenginler, hep kötü ve acımasız yada çoğu zaman ahlaksızdır, mutlu bir birliktelik hep acı bir sonla biter, sevenler sonunda ayrılır.
Fakirler hep dışlanır, hor görülür, sevilmez… gibi pek çok negatif kodlara devamlı maruzkalmaktayızdır.
Bilinçaltı bu kodlarla dolu olan birinin başına, evrenin işleyişi ve yasaları gereği, doğal olarak iyi bir şey gelmeyecektir ya da gelse bile sonunda kaybedecektir.
Kuantum Fiziği pek çok deneyle bilimsel olarak ta var olan her şeyin enerjiden oluştuğunu ve herşeyin kendine ait bir titreşimi, bir frekans değeri olduğunu ispatlamıştır.
Ağzımızdan çıkan sözlerin olduğu kadar zihnimizden geçen düşüncelerin, hissettiğimiz duygularında bir titreşimi vardır.
İyi şeyleri hak etmediğine inanan, hep hayatında kötü bir şeyler olacağını düşünen, ağzından devamlı ‘’nerede bizde o şans, iyi şeyler/iyi insanlar bizi bulmaz ki … gibi sözler dökülen kişilerden evrene bu enerjiler yayıldığı için hayatı bu inançlar çerçevesinde şekillenir.
Bizden yayılan bu düşük enerjili frekanslar boşlukta yine düşük frekanslı bir enerjiyle eşleşir ve hayatımızın akışına göre yine aynı döngüleri, aynı olayları, aynı acıları, aynı tip insanları… hayatımıza çekmeye devam ederiz.Bu duygu ve düşüncelere çoğu zaman atasal aktarımlar ve anne- baba tarafından çocuklukta atılmış kodlarda eşlik eder.
‘’Deden çok zengindi kumarda kaybetti, zamanında en iyi yerde arazisi vardı sahip çıkamadı, bizim payımıza da fakirlik düştü, kardeşlerim mirasta haksızlık yaptı, bize babadan bir şey kalmadı ki, bazı insanlar doğuştan şanslı, bizim bahtımız kapalı …’’ gibi..
Hep mağdur edebiyatı dinleyen çocuklar yetişkinlikte kötü ve olumsuz şeylerin ona denk geleceğine inandırılmıştır ve hep dışarda bir suçlu bulmayı öğrenmiştir.
Bu döngüyü kırmak gidişatı değiştirmek yine insanın kendi elindedir. Bu düşüncelerin bir yetişkin olarak sana ait olmadığını anladığında, değişip dönüşmeye başlarsın.
Bu zincirin bir halkası olmak zorunda değilsindir.
Hatırlayalım kuantum sonsuz olasılıklar alanında her şey var ve her şey mümkün. Sen bu alandan istersen kendin için iyi şeyler çekebilirsin. Bu duygu ve düşüncelerden ibaret olmadığını; bahçende hangi çiçekler yetişsin istiyorsan, onları dikmen gerektiğini fark et.
Kendi hayatının sorumluluğunu almaktan ve sana iyi gelmeyen bir düşünceyi değiştirmektenkorkma.