Share

MERHAMET

MERHAMET
Şu zamanlarda en çok ihtiyaç duyulan Söz ve Davranıştır.“Merhamet”Peki ya “Merhametsiz” kelimesi insanda bu duygunun eksikliğinde “acımasızlık” adı verilenbaşka bir duygu olarak çıkmıyor mu?Acımasızlık: Acıma duygusu olmayan insan, her şeyi yapabilir mi? Bunu yapabildiğinin birsürü örnekleri var.Son zamanlarda duyup yıkıldığımız haberler; Kadın cinayetleri, Hayvanlara verilen zararlar,Çocuk istismarı.Birçok şey anlamını yitirdi sanki.Neler oluyor bu insanlara?Herkesin aklında olan tek bir soru ama cevabı yok.Peki ya merhamet; Bir çocuğun karşılıksız sevgisi, insana, hayvana ve doğaya.Hep dua ediyoruz; Allah’ım çocuklarımızın karşısına merhametli insan çıkar. Biz aileler olarakevlatlarımıza iyi bir gelecek verebilme kaygısı, iyi bir insan olmayı öğretmek, iyi bir eğitimalmalarını sağlamak, onlara doğruyu yanlışı öğretmek ve içgüdüsel olarak onları korumaçabasındayız. Peki ya bizler. Nasıl daha iyi olabiliriz? İçsel yaşam nedir? Davranışlar içselyaşamın dışa vurumu mudur? İçsel yaşam yanlış benlik anlayışı…
Sevgili yoga eğitmeni değerli kardeşimNazlı M. Dom’ la birlikte içsel dönüşüm ve yanlış benlik anlayışını ele alıyoruz. Sevgili Nazlısöze başlıyor.
Günümüz toplumunda giderek derinleşen bir ahlaki çöküşe tanık oluyoruz. Cehalet büyüyor;Doğadan, Kendi doğamızdan ve doğanın yasalarından uzaklaştıkça karanlık daha çokyayılıyor. Bu uzaklaşma, bastırılmış kimliklerin içsel çatışmalara neden olmasına ve yanlış birbenlik anlayışının ortaya çıkmasına yol açıyor. Yaşam koşullarının giderek daralmasıylabirlikte insanlar kendilerini dilekleri gibi var edemez hale geliyor ve bu durum toplumsaldüzeyde yıkıcı sonuçlar doğuruyor.Ancak içinde bulunduğumuz karanlık çağın bir hizmeti de var: Bizi aydınlığa taşımak.Karanlığın ne olduğunu gördükçe. Aydınlığın kıymetini daha iyi anlıyor ve tarafımızı bilinçli birşekilde seçiyoruz. Bu yolda doğanın bir parçası olduğumuzu hatırlamaya ihtiyacımız var.Ölüm, hastalık, acı ve ayrılık evrensel gerçeklerdir. Yalnızca bize özgü değillerdir. Bu döngüdehepimiz biriz.
Toplumda kadınlara, çocuklara ve hayvanlara yönelik şiddetin artması, bu çöküşün en acıverici tezahürlerinden biridir. Kadın cinayetleri, taciz, hayvan istismarı ve şiddet yalnızcabireysel suçlar değil, derinden kök salmış toplumsal dönüşümün yalnızca kanunla değil,bilinçli bir zihinsel değişimle mümkün olabileceğini kabul etmeliyiz.Büyük patlamadan bu yana, hepimiz aynı enerjinin parçalarıyız ve her an birbirimizekarışıyoruz. Kendimizi ayrı bir varlık olarak görmek, bizi nefsi arzuların peşine sürüklüyor. Asıldoğamız olan sevgi ve şefkati hatırlamak, korku yerine varoluşa güvenmeyi öğrenmekkaranlığı dönüştürmenin ilk adımlarıdır. Ancak bu dönüşüm dış dünyayı eleştirmek değil öncekendi vicdanımıza kulak vererek başlamalıdır.
Sevgili Nazlı’nın da dediği gibi;Kadınlara hayvanlara yönelik şiddetin önlenmesi için toplum olarak değerlerimizi yenidengözden geçirmeli tüm canlıların haklarını ve varoluşlarını savunan politikalar geliştirmeliyiz.“Vicdanımız içsel pusulamız olmalı ve bize karanlığın hizmet ettiği alanları göstermelidir.Sevgi ve şefkat dilini geliştirmek, şiddetin çözüm için uygun bir yol olmadığını kavramalıyız.Bilinçli ebeveynler olarak; çocuklarımıza doğayı, hayvanları ve insanları sevmeyi öğretmeliyiz.Onları merhametli, sevgi dolu bir anlayışla yetiştirmeliyiz. Böylelikle, kız ve erkek çocuklarınıeşit haklara sahip olduğunu bilen özgür bireyler olarak yetiştirdiğimizde, şiddetin köklerinibirlikte kazıyabiliriz.Yazıma burada son verirken;Aydınlık, karanlığı gördüğümüz an başlar. Toplumun yeniden doğuşu için bireyselfarkındalığımızı arttırarak içsel dönüşümü başlatmamız gerekiyor. Sevgi, merhamet ve şefkatikalbimizde büyütmek, doğanın bir parçası olduğumuzu hatırlamak ve vicdanımızı rehberedinmeliyiz. Bu karanlık çağın içinde aydınlığa ulaşmamız için en güçlü yol “vicdanımız”olacaktır.Daha aydınlık günlere…
Sevgilerle

You may also like...