IYAZ ÇİMEN ’10 ARALIK DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ’ AÇIKLAMASI
Iyaz Çimen, 10 Aralık İnsan hakları Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Açıklamasında ‘İnsanı ve onurunu esas alan haklar konusunda uluslararası alanda en temel belge olan bu bildirge; ırk, renk, din, cinsiyet, dil, siyasi veya diğer görüşler, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğum veya diğer statüler sebebiyle ayrımı gözetmeksizin hepimizin doğal insan haklarına sahip olduğunu vurgular. Yaşama hakkımız başta olmak üzere tüm haklarımıza insan onuruna yaraşır bir şekilde erişmemizi hedefler.
Hangi coğrafyada doğduklarına, kim olduklarına; cinsiyetlerine, dinlerine, etnik kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların yaşama hakkı başta olmak üzere; eksiksiz biçimde gelişme hakkı; zararlı etkilerden, istismar ve sömürüden korunma hakkı; aile, kültür ve sosyal yaşama eksiksiz katılma hakları var. Bu hakları korumak hepimizin sorumluluğu.
Hayatını sürdürdüğü yerde zulümden kaçıp sığınma, bir statüye sahip olma, sığındığı ülkede temel hak ve özgürlüklerden yararlanma ve geri göndermeme ilkesinden yararlanma hakkı herkes için temel bir insan hakkı. Geri gönderme yasağını ihlal etmek, uluslararası hukuka göre işkence suçunu işlemek anlamına gelmekte.
Toplumsal cinsiyet eşitliği bir insan hakkı. Herkes, algılandığı ya da hissettiği cinsiyet ya da toplumsal cinsiyet sebebiyle zulme, ayrımcılığa, şiddete ve diğer hak ihlallerine uğramadan yaşama hakkına sahip.
Eşit, adil ve onurlu bir yaşam için, insan haklarının korunması için hepimize düşen sorumlulukları bugün de hatırlatmak ve Hayata Destek olarak bu konuda birlikte çalışmaya her zaman hazır olduğumuzu belirtmek isteriz. Birlikte bir gelecek hepimizin hakkı.
Tüm dünyada insan hakları, tüm insanlara hiçbir ayrım gözetmeksizin insan onuruna yaraşır muamele edilmesi fikrini ifade etmektedir. Yaşam hakkından din ve inanç özgürlüğüne, onurlu çalışma hakkından sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına varıncaya kadar çok geniş haklar kategorisini ihtiva eden insan hakları; bölünmez, birbirine bağımlı ve birbiriyle bağlantılı evrensel haklar kümesidir.
İçinde yaşadığımız Yirminci Yüzyılda iki cihan harbi yaşandı. İnsan hakları idesinden uzaklaşılması durumunda yaşanabilecek ihlallere dair tarihi deneyimleri gözler önüne sermiştir. Bu deneyimlerden mülhem olarak, özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hem uluslararası hukuk hem de devletlerin yaptığı iç düzenlemeler vasıtasıyla insan haklarının korunması ve özgürlüklerin genişletilmesi temel gaye haline gelmiştir. Bu amaç doğrultusunda, 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” kabul edilmiştir. Beyanname bağlayıcı bir metin olmasa da kendisinden sonra hazırlanan ulusal ve uluslararası birçok norma kaynaklık etmiştir. Dünyanın tüm bölgelerinden farklı kültür ve toplumların temsilcileri tarafından hazırlanan Beyanname, ilk kez insan haklarının evrensel olarak korunmasını gündeme getirmiştir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, insanların onur ve haklar bakımından eşit olduğunu deklare ederken, insanların birbirine kardeşçe davranması konusunda çağrıda bulunmuştur.
İnsan hakları Beyannamesi’nin ilan edildiği tarihten bu yana insan hakları açısından hem kurumsallaşma hem de bu alana yönelik normlaşma anlamında önemli adımlar atılmıştır. Evrensel, bölgesel ve ulusal düzeyde oluşturulan kurumlar ve ihdas edilen normlar aracılığıyla Beyanname’de öngörülen ideal insan hakları düzeninin inşası için çabalar ortaya konmuştur. Bu çabalar neticesinde ulusal düzeyde oluşturulan yapılardan birisi de insan haklarının ulusal düzeyde korunması misyonuna sahip atipik kurumlar olan “ulusal insan hakları kurumlarıdır”. Ulusal insan hakları kurumları, insan haklarının tüm aktörlerini bir araya getiren; eş deyişle kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, akademi ve bireyler arasında köprü görevi üstlenen bir kurum modelidir.
Dünya insan hakları günü vesilesiyle her türlü önyargının, ayrımcılığın ve şiddetin son bulduğu; her bir yurttaşın eşit haklar temelinde haklarından yararlandığı bir dünya temenni ediyoruz.