EĞİTİMCİ YAZAR EDA CAN: ‘ OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE ÇOCUK VE ŞİDDET’
Bu dönemde çocukların çevreyle kurduğu ilişkiler, gözlemledikleri davranışlar ve maruz kaldıkları deneyimler, onların ileriki yaşantılarına yön verir.
Bu bağlamda, şiddet eğilimi gibi olumsuz davranış kalıplarının erken dönemde gözlemlenmesi ve müdahale edilmesi büyük önem taşır.
Alice Miller’ın “Yetenekli Çocuğun Dramı” adlı eserinde, çocukların bastırılmış duygularının ilerleyen dönemlerde nasıl dışa vurum bulduğuna dikkat çekilir.
Miller, özellikle duygusal ihmal ve baskının, çocuğun içsel dünyasında öfke birikimine ve şiddete eğilimli davranışlara yol açabileceğini vurgular.
Okul öncesi dönemde sevgi, güven ve ilgi eksikliği, çocukta benlik algısında bozulmalara neden olabilir.
Selçuk Şirin’in “Yetişin Çocuklar” kitabında ise erken çocukluk döneminin beyin gelişimi açısından kritik bir dönem olduğu belirtilir. Şirin, çocukların duygularını düzenleme becerisinin büyük ölçüde çevresel uyaranlara bağlı olduğunu söyler.
Aile içinde ya da medyada gözlemlenen şiddet davranışları, çocuğun bunları model almasına neden olabilir.
Maria Montessori ise kendi yaklaşımında çocukların doğuştan barışçıl bireyler olduğunu, ancak çevresel koşulların onları agresif davranışlara yönlendirebileceğini ifade eder.
Montessori yöntemi, çocuğun özgürlük alanı içinde kendi sınırlarını keşfetmesine izin vererek, iç disiplin geliştirmesini ve şiddetten uzak durmasını destekler.
Sonuç olarak, okul öncesi dönemde şiddet eğilimi, büyük ölçüde çevresel etkilerle şekillenir.
Bu nedenle ailelerin, eğitimcilerin ve toplumun genelinin bu dönemde çocuklara sundukları duygusal ortam, onların ilerideki davranışlarının da temelini oluşturur.
Şiddetsiz iletişim, güvenli bağlanma ve olumlu modellemeyle desteklenen çocuklar, sağlıklı bireyler olarak gelişme şansını yakalar.