Share

AVUKAT IYAZ ÇİMEN ‘ 14 MART TIP BAYRAMI VE HEKİMLERİN HAKLARI’NI DEĞERLENDİRDİ

Avukat Iyaz Çimen, 14 Mart Tıp bayramı hakkında açıklamalarda bulundu. Türkiye’de kişi başına düşen hekim sayısının, OECD ortalamasının hemen hemen yarısı kadar olduğunu belirten Çimen, ‘Hem sayılarının az olması hem de sağlık sisteminin iyi planlanmamış olması nedeniyle Türkiye’de hekimler yurtdışındaki meslektaşlarına göre çok daha uzun ve yorucu bir mesaiye sahipler. Bu nedenlerle hekimlerde tükenmişlik çok yüksek. Bu yoğun mesaiyi uzun yıllar sürdürmekte zorlanan hekimler işlerinden ayrılmakta. Ülkemiz için çok değerli olan yetişmiş hekim gücünün yerinin yeni mezun hekimlerle doldurabileceğini düşünmek ise gerçek dışıdır. Yurtdışına en çok giden hekim grubunu zaten genç hekimler oluşturmaktadır. Türkiye’de hekimlik yapmak için gerekli niteliklere sahip olmayan yabancı doktorlarla hekim açığını kapatmaya çalışmaksa Türk halkının sağlığının yetersiz ve deneyimsiz ellere bırakılmasına yol açacak tehlikeli bir yoldur.
Türkiye’de hekimliğin önündeki bir diğer engelse son dönemde uygulanan malpraktis yasasıdır. Bu yasa öyle akıldışı bir yasadır ki hasta ile ilgili bir sorun olduğunda sadece hekimi sorumlu tutmaktadır. Sanki hekim bir uzay boşluğunda mesleğini icra ediyormuş gibi hekimin çalıştığı kurum ve sağlık ortamı yok sayılmaktadır. Ayrıca yine yasaya göre işlem sırasında istenmeyen bir tıbbi rahatsızlık meydana gelirse hekim oldukça yüksek tazminata mahkûm olabilmektedir. Tüm hekimlerin “Mesleki Sorumluluk Sigortası” bulunmaktadır. Ancak, hekimler aleyhine açılan ve sonuçlanan davalara bakıldığında sigortanın karşılayacağı üst limitin 5-10 katı rakamların hekimlere rücu edildiği görülmektedir.
Hekimlerin sorunlarını maddeler halinde sıralamak gerekirse:
1 – Birinci basamak sağlık hizmetlerinin hem kendi içinde hem de diğer basamaklarla entegrasyonu sağlanmalıdır. Sağlık kurumları arasına sevk zinciri getirilmelidir.
2 – Hekim, hasta bakma memuru değildir. Sanatkardır. Sağlık sistemi buna göre düzenlenmelidir.
3 – İş yükünün altında ezildiği için hekimlerin yüzde 70’i mesleği bırakmayı düşünüyor. Hekimler, üzerlerindeki iş yükünün insani, tıbbi ve hukuki şartlarda düzenlenmelidir.
4 – Mevzuata aykırı görevlendirmeler ve izin kullanımının engellenmesi kabul edilemez. Gerekli mevzuat düzenlenmesi yapılmalıdır.
5 – Sağlık Okuryazarlığı Eğitimi, tüm toplum genelinde yaygınlaştırılmalıdır. TRT Sağlık ya da Sağlık TV gibi uygulamalarla toplum, düzenli ve doğru bilgilendirilmelidir.
6 – Şiddet uygulayanların, şiddet uyguladığı yerde belirli süre ile hizmetten mahrum bırakılmalıdır. Sağlık kurumlarının güvenliğinin kolluk kuvvetleri tarafından sağlanması gerekmektedir.
7 – Türkiye’de sağlık hizmetlerinde devlet, sadece oyuncu değil, kural koyucu ve stratejik liderlik yaparak hizmeti yönlendirmelidir.
8 – Sağlıkta, miktarı değil kaliteyi önceleyen hekim merkezli sağlık politikaları hayata geçirilmelidir.
9 – Kamuda uzman diş hekimliği istihdamının artırılması gerekmektedir.
10 – Hasta ve sonuç odaklı kaliteyi içine alan denetimde kapsayıcı geri ödeme kuruluşları ile sağlık hizmet sunucuları arasında risk paylaşımı yapan dinamik, reel fiyatlandırmayı içeren bir geri ödeme yöntemi modeline geçilmesi gerekmektedir.
11 – Hekimler, maaşlarının toplam tutarının yüzde 40’ını sabit, yüzde 60’ını ise değişken oranda almaktadırlar. Sabit gelirlerinin artırılması, ek ödemelerin değişkenlik göstermemesi gerekmektedir.
12 – Hastaların hekim seçme özgürlüğü ve hekimlerin serbest çalışma hakları gasp edilmemelidir. Buna yönelik mevzuatın güncellenmesi gerekmektedir.
14 Mart Tıp Bayramı öncesinde bir açıklama yapan SAHİM-SEN Genel Başkanı Özlem Akarken, “Sağlık çalışanlarının, hekimlerimizin sorunları hala giderilmemiş durumda. Ve artarak devam ediyor. Pandemi döneminde kahraman ilan edilen sağlık çalışanları, haklarını istemeye gelince ‘istenmeyen adam’ ilan edilmişlerdir. Temel hakların bir an önce verilmesi istiyoruz!” dedi
14 Mart, 1827’de, II. Mahmut döneminde, Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle ilk cerrahhanenin, Şehzadebaşı’daki Tulumbacıbaşı Konağı’nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması, Türkiye’de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilir. 
14 Mart Tııp Bayramı öncesi bir değerlendirmede bulunan Sağlık Hizmetleri Sendikası (SAHİM-SEN) başkanı Özlem Akarken şu değerlendirmelerde bulundu: “O günden bugüne Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Beni Türk Hekimlerine emanet edin’’ Giderlerse gitsinlere’’ kadar geldik. Pandemide alkışlandık sonra ’yeterince zam almadınız mı ağlamayın’ durumuna geldik. Eğitim öğretimimize karşın hak ettiğimiz değeri görüyor muyuz düşünülür.  Gelişmişliğin karnesinde eğitim ve sağlığın ne kadar önemli olduğunu her birey bilmektedir. Devasa şehir hastaneleri, hala önlenemeyen gerekli yaptırımlı cezaların olmadığı şiddet, personel eksiklikleri, adil olmayan nöbet paraları, kısa süreli MHRS randevuları, geçici görevlendirmeler, görev tanımlarının günümüzün şartlarına göre güncellenmemesi, sağlığımız ve iyiliğimiz için bir sistem ama mağduriyetler azalacağına çoğalıyor.
YENİ NESİL HEKİM OLMAK İSTEMİYOR
Dil kurslarına müracaat edenleri sağlık alanında incelediğimizde; özellikle yeni nesil, ülkemizde hekim olmayı tecrübe bile etmek istemiyor. Direk yurtdışına gitme niyetindeler. Maddi–manevi en zor eğitim süreçlerinden geçen hekimler ve en fazla çalışan, yıllık izin dışında tatili olmayan, çocuğu hasta olduğunda izin vermek için en çok düşünülen ve çoğunlukla alamayan, yaşlandıkça daha çok çalışan, yıpranan, mesleğini bilimsel kriterlerle yapmak için çırpınan ama hak ettikleri ötelenen bir grup sağlık çalışanı aslında sağlık kurumunda çalışanlar. Bir kurumda 4-A 4-B 4-C 4-D farklı statülerde emekçi varsa ve eğitim öğretime karşı ücretlendirme yapılmıyorsa özlük haklarında bir düzenleme beklememiz elzemdir. 
EK GÖSTERGE DÜZENLEMESİ EKSİK YAPILMIŞTIR
Ek gösterge düzenlemesi kamu personelinde eksik yapılmıştır. Hekimler hak ettiği ek göstergeyi alamamıştır. Hekime en az 7800 ek gösterge verilmelidir. Bu arada Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurumlar dışında Adalet Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Türk Silahlı Kuvvetleri, YÖK’e bağlı kurumlarda görev yapan sağlık çalışanlarının da özlük hakları düzenlenmelidir. Bütün sağlık kurumlarında çalışanların özel hizmet tazminatlarının artırılması, yıpranmanın geçmişe işlemesi kısacası hekimler başta olmak üzere sağlık kurum çalışanları olarak çalışırken ve emeklilikte hakkımızı istiyoruz. Bu nedenle emekliliğe yansıyan tek kalem maaş düzenlemesi şart. 
KİŞİ BAŞINA EN AZ HEKİM DÜŞEN ÜLKE TÜRKİYE
Kişi başına en az hekim düşen ülke Türkiye, Hekim başına en çok hasta düşen ülke Türkiye… OECD içerisinde en iyi olduğumuz alan sağlık ama sınırlı kaynakla mucizeler başaran insanlar neden sahipsiz? Hekimlik meslek kanunu ve 39 sağlık branştaki mesleklerin meslek kanunu şart. Her yere eğitim kurumu açabiliriz ama mezununa atama veremiyorsak gerekli planlama yapılmadan yapılan atanmalar büyük sorun alt ediyor. Yakın zamanda sonuçlanacak diş hekimlerde göreceğimiz gibi 20.000 atama bekleyen diş hekimi varken 286 diş hekimi atanabilecek. TUS ve DUS sınavlarında kontenjanlar az. Bu sınavlar sonucunda eğitim görülecek kurumlarda eğitimi verecek uzman hekimlerin sayısı da düşündürücü. 
 
SAĞLIK HERKES İÇİN TEMEL BİR HAKTIR, GEREKLİ DÜZENLEMELERİN YAPILMASINI İSTİYORUZ!
Yoğun emek gerektiren meslek grupları olarak başta hekimler olmak üzere sağlık kurum çalışanları olarak emeğin karşılığı olan, insanca yaşayacak ve emekliliğe yansıyacak güvenceli gelir almak istiyoruz. Hekimlerin maaş ve emekli aylığına etki edecek, en az 7800 ek göstergenin uygulanmasını ve özel hizmet tazminat oranlarının yükseltilmesini talep ediyoruz. Özetle fiziki ve yasal düzenlemeler, nöbet ücretleri, temel özlük hakları ve adil maaş sistemi için bir kez daha sesleniyoruz ve çağrıda bulunuyoruz. Sağlık herkes için temel bir haktır ve bu hakkı sağlayanlar haklarını almalıdır. Aşırı iş yükü ve artan personel eksikliği ne denli vahim sonuçlara yol açabileceğini nöbet sonrası trafik kazaları, intiharlar görmeyelim. Yaşanan zorluklar, maruz kalınan baskılar ve özlük haklarındaki eksiklikler göz ardı edilemez boyuttadır. Ülkemizde her meslek grubunun satın alma gücü ciddi düzeyde azaldı. Satın alma gücünü artırıcı tedbirlerin başında vergi adaletsizliğinin giderilmesi gerekiyor.  Sorunlara çözüm önerimiz kısaca insanca çalışma koşulları, adil iş yükü planlanması, emeğe eğitime öğretime karşı gelecek ücretlendirme, vergi adaletsizliğinin giderilmesi ve emekliliğe yansıyacak tek kalem maaş.”

You may also like...